Zekat Konulu Ayetler
Zekat Konulu Ayetler Sözleri – Zekat Konulu Ayetler İlahisini Dinle – Zekat Konulu Ayetler İlahi Sözleri
Zekat kaleminden yazılan Zekat Konulu Ayetler ilahisinin sözlerisini sizler için aşağıda derledik. Zekat Konulu Ayetler İlahisinin Sözlerine aşağıdan erişebilirsiniz.
Zekat Konulu Ayetler Sözleri – Zekat Konulu Ayetler İlahinin Sözleri
ZEKÂT-ÂYETLER
Bakara-43 – Hem namazı tam kılın, zekâtı verin, rükû edenlerle beraber siz de namaz kılın.
83 – Bir vakit İsrailoğullarından söz alıp: “Allah’dan başkasına ibadet etmeyin.
Anneye babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara güzel muamele edin,
İnsanlara tatlı söz söyleyin, namazı hakkıyla eda edin, zekâtı verin” demiştik.
Sonra pek azınız hariç sözünüzden döndünüz. Hâla da yüz çevirmektesiniz.
110 – Namazı hakkıyla eda edin, zekâtı verin.
Dünyada hayır olarak ne yapıp gönderirseniz, mutlaka onun mükâfatını âhirette Allah katında bulursunuz.
Zira Allah işlediğiniz her şeyi görmektedir.
177 – Takvâ, yüzlerinizi doğuya ya da batıya doğru çevirme değildir.
Lâkin takvâ Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere iman eden,
Sevdiği malını Allah’ı hoşnud etmek için
Yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalan gariplere, isteyenlere ve boyunduruk altında bulunup hürriyetine kavuşmak isteyen köle ve esirlere veren,
Namazı hakkıyla ifa edip zekâtı veren,
Sözleştiği zaman sözlerinde duran,
Hele hele sıkıntı ve hastalık hallerinde,
Savaşın şiddetleri esnasında sabreden kimselerin davranışlarıdır.
İşte onlardır imanlarında samimi olanlar
Ve işte onlardır her türlü fenalıktan korunan takvâlılar!
215 – Sana Allah yolunda kimlere ve ne harcayacaklarını sorarlar.
De ki: İnfak edeceğiniz mal anne baba, akrabalar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmış gariplere gidecektir.
Hayır olarak daha ne yaparsanız Allah muhakkak onu bilir.
254 – Ey iman edenler! Ne alışverişin, ne bir dosttan yardım beklemenin, ne de bir kimseden şefaat ummanın mümkün olmadığı bir gün gelmeden önce, sizi rızıklandırdığımız şeylerden harcayın.
Kâfirler, zalimlerin ta kendileridir.
267 – Ey iman edenler! Kazandığınız şeylerin ve yerden sizin faydanız için bitirdiğimiz ürünlerin
Temiz ve güzel olanlarından Allah yolunda harcayın.
Siz göz yummadan, içinize yatmaksızın almayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkmayın.
İyi bilin ki: Allah ganidir, hamîddir (kimseye ihtiyacı yoktur, bütün övgülere layıktır).
271 – Allah rızası için yaptığınız maddî yardımlarınızı açıkça verirseniz ne güzel!
Ama bu hayırlarınızı saklı tutar ve muhtaçlara ulaştırırsanız,
Bu sizin için daha hayırlı olur Ve Allah bu sebeple bir kısım günahlarınızı affeder.
Allah, yaptığınız bütün şeylerden haberdardır.
Zekâtı açıktan, diğer yardımları ve sadakaları ise gizli vermek en iyisidir. Aynı prensip diğer ibadetler için de geçerlidir. Farzlar, teşvik için, açıktan yapılmalıdır.
274 – Mallarını gece ve gündüz, gizli ve âşikâr olarak hayra harcayanlar var ya!
İşte onların Rab’leri katında mükâfatları vardır.
Onlara korku yoktur ve onlar asla üzülmeyeceklerdir.
Bu âyet’te teşvik edilen hayırlardan, birinci derecede zekât kasdedilir. İslâmın emrettiği şekilde zekât noksansız verilirse fakirlik son derece azalır. Ancak zekâtın harcanacağı yerler sınırlı olduğundan, zekât sarfedilmeyen yerlere ayrıca teberrûlar yapılır. Hayır dernekleri ve vakıflar bunların başında gelir.
276 – Allah faizin bereketini eksiltir, zekât ve sadakaları ise nemalandırır.
Hem Allah kâfirlikte ileri giden, günahta ısrarlı hiç bir kimseyi sevmez.
277 – İman eden, makbul ve güzel işler yapanların, namazı hakkıyla ifa eden, zekât verenlerin…
İşte onların, Rab’leri nezdinde mükâfatları vardır.
Onlar için hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
Âl-i İmran-92 – Sevdiğiniz mallarınızdan Allah yolunda harcamadıkça “fazilet” mertebesine ulaşamazsınız.
Bununla beraber her ne infak ederseniz, Allah mutlaka onu bilir.
Birr: “fazilet, iyilik, hayır” demektir. Bu vasfı haiz olan kimseye berr (çoğulu: ebrar) denir. Müminin ibadetinin özünde Allah sevgisi olup O’nun rızasını her şeyden üstün tutmalıdır. Ebrar defterine kaydedilmek için, kişinin sevdiği şeyleri Allah yolunda harcaması gerekir. Yoksa takvâ, bazı şeklî tarafları tamamlamakla elde edilmez.
Nisa-77 – Baksana o kimselere ki, savaş zamanı değilken kendilerine: “Savaşa sebebiyet vermeyin, namazı hakkıyla ifa edin, zekâtı verin!” denilmişti.
Sonra onlara savaşma farz kılınınca, onlardan bir kısmı insanlardan, Allah’tan korkarcasına, hatta daha fazla korkup şöyle diyorlar: “Ya Rabbenâ, niçin bize harbi farz kıldın? Bize biraz daha mühlet verseydin ya!”
Onlara de ki: “Dünya zevki pek azdır, âhiret ise günahlardan sakınanlar için sırf hayırdır ve size kıl kadar olsun haksızlık yapılmaz.”
162 – Fakat onlardan geniş ilmi olanlar ile müminler, hem sana indirilen Kur’ân’a, hem de senden önce indirilen kitaplara iman ederler.
O namaz kılanlar, zekât verenler, Allah’a ve âhirete hakkıyla iman edenler var ya! İşte onlara yarın büyük mükâfat vereceğiz.
Mâide-12 – Allah İsrail oğullarından kesin söz aldı. Biz onlardan (on iki boydan her birinden bir kefil olmak üzere) on iki de kefil tayin etmiştik. Allah buyurdu ki:
“İyi bilin ki Ben sizinle beraberim. Eğer siz namazı dikkatli bir şekilde tamtamına eda eder, zekâtı verir, resullerime iman eder, onlara sahip çıkar, Allah rızası için gerekli yerlere harcayarak Allah’a güzel bir tarzda ödünç verirseniz, Ben elbette sizin kusurlarınızı örter ve elbette sizi içinden ırmaklar akan cennete yerleştiririm. Ama kim bundan sonra nankörlük edip küfre saparsa, doğru yoldan sapmış, kendini zayi etmiş olur.”
Tevrat’ta İsrail boylarının reisleri denilerek bunların isimleri yazılır (Sayılar 1,5-15). Kur’ân’ı İngilizceye çeviren Rodwell, Kur’ân’ın bu on iki reisi uydurduğunu iddia ederek cehaletini gösterir.
55 – Sizin dostunuz ancak Allah’tır, O’nun Resulüdür ve Allah’a tam boyun eğerek namazlarını hakkıyla ifa eden, zekâtlarını veren müminlerdir.
A’raf-156 – “Bize bu dünyada da, âhirette de iyilik nasib et. Biz Sana yöneldik, Senin yolunu tuttuk.”
Hak Teâla da şöyle buyurdu: “Ben dilediğim kimseyi cezalandırırım. Rahmetim ise her şeyi kaplar.
O rahmetimi de Allah’a karşı gelmekten korunan, zekât veren ve özellikle Bizim âyetlerimize iman edenlere nasib edeceğim.”
Tevbe-5 – O halde, hürmetli aylar çıkınca artık öbür müşrikleri nerede bulursanız öldürün, onları yakalayıp esir edin, onların geçebileceği bütün geçit başlarını tutun.
Eğer tövbe eder, namaz kılar, zekât verirlerse onları serbest bırakın. Çünkü Allah gafurdur, rahîmdir (affı ve merhameti boldur).
11 – Bununla beraber kâfirlikten vazgeçip tövbe eder, namaz kılar, zekât verirlerse artık sizin din kardeşleriniz olurlar.
Bilip anlayacak kimseler için Biz âyetlerimizi iyice açıklarız.
18 – Allah’ın mescitlerini ancak Allah’ı ve âhireti tasdik eden, namazı gereği gibi kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başka kimseden çekinmeyen müminler bina edip şenlendirir.
İşte onlar cennete ve diğer ümitlerine kavuşmayı umabilirler.
58 – Onlardan bazıları da senin zekât ve sadakaları taksim edişine dil uzatırlar.
Bu mallardan kendilerine pay verilirse memnun olurlar, verilmeyince hemen kızıp öfkelenirler.
Zekât uygulaması sonucunda müslümanlar mallarından % 2,5 ~ % 20 nisbetinde Beytülmale veriyorlar. Bu da büyük bir yekün teşkil ediyordu. Münafıklar aç gözlülükle, bu serveti Hz. Peygamberin şahsınınmış gibi düşünüyor, kendilerine düşen paydan çok fazlasını bekliyorlardı. Zekâtı akrabasına bile yasaklayan, bu konuda çok hassas ve dikkatli davranan Hz. Peygamber (a.s.m) onların bu aşırı isteklerini yerine getiremeyince dedikodu çıkarıyorlardı.
59 – Eğer onlar Allah’ın ve Resûlünün kendilerine verdiklerine razı olsalar ve: “Allah’ın lütfu bize yeter. Allah bize lütfundan yine verir, Resûlü de. Bizim isteğimiz sadece Allah’ın rızasıdır!” deselerdi, kendileri için elbette daha iyi olurdu.
60 – Zekâtlar sadece fakirlere, düşkünlere, zekât toplayan görevlilere, kalpleri İslâma ısındırılacak olanlara, esirlik ve kölelikten kurtulmak isteyenlere, borçlulara,
Allah yoluna ve bir de muhtaç kalmış yolcu ve gariplere mahsustur.
Allah tarafından kesin olarak böyle farz buyuruldu. Allah alîmdir, hakîmdir (her şeyi bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir)
Zekât fonu bu sekiz sınıfa dağıtılır. Hz. Peygamberin ve yakın akrabaları Hâşimoğullarının zekât almaları haramdır. Zekât ahkâmının ayrıntıları fıkıh kitaplarında yer alır. Hz. Ömer (r. a)’ın nasdaki delâleti farkedip bildirmesi üzerine Hz. Ebû Bekir (r. a)’ın halifeliği sırasında, İslâma ısındırılacak olanların hisselerinin düştüğü hususunda ashab ittifak etti. Hanefî, Malikî ve Şafiî mezhepleri de bu icmaı aldılar. Müslümanların güçsüz olması halinde bu hissenin yine işletileceğini bu mezhep fakihleri bildirirler.“Allah yoluna” kısmına, sadece savaş giderleri değil, Allah’ın dinini yaymak için yapılan her türlü faaliyet dâhildir.
71 – Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin velileri, yardımcılarıdır.
Onlar iyilikleri teşvik edip kötülükleri menederler.
Namazı hakkıyla yerine getirir, zekâtı verir, Allah’a ve Resulüne itaat ederler.
İşte onları Allah geniş rahmetine mazhar edecektir. Çünkü Allah azîzdir, hakîmdir (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir).
75 – Onlardan kimi de Allah’a şöyle kesin söz vermişlerdi:
“Eğer Allah bize lütfundan verirse, biz de mutlaka zekât ve teberrûda bulunacak ve elbette iyi insanlardan olacağız.”
76 – Fakat Allah lütfundan onlara servet verince cimrilik edip mallarının hakkını vermediler. Zaten onlar yançizip duruyorlardı.
77 – Allah’a verdikleri sözden dönmeleri ve yalan söylemeyi âdet edinmeleri sebebiyle,
Allah da bu işlerinin neticesini, kalplerinde kıyamet gününe kadar sürecek bir münafıklık kıldı.
78 – O münafıklar hâla anlamadılar mı ki Allah onların sözlerini de, fısıldaşmalarını da bilir
Hem Allah bütün gaybleri tam tamına bilir.
79 – Müminlerden gâh farz zekât dışında ayrıca gönlünden koparak bağışta bulunanları, gâh ancak çalışıp didinerek ele geçirdikleri malları bağışlayanları dillerine dolayıp alaya alanlar var ya, işte Allah onları alay konusu yapıp maskara etmiştir ve onlara gayet acı bir azap vardır.
Münafıkların sırf olumsuz tipler olduğunu âyet ne güzel tasvir ediyor! Kendileri zengin oldukları halde, kamu hizmeti için vermiyorlar. Elinden geldiği kadar çok verenleri ise gösteriş yapmakla suçluyorlar. Fakir olduğu için az verenler hakkında: “Şunlara bakın: Bizans İmparatorluğunun kaleleri bunların sadakalarıyla fethedilecekmiş!” diyorlar.
99 – Kimi bedevîler de Allah’ı ve âhireti tasdik eder;
Allah yolunda harcamasını, Allah’a yakın olmaya ve Resulünün dualarını almaya vesile sayar.
İyi bilin ki bu, onlar için Allah’a yakınlık vesilesidir. Allah onları rahmet diyarı olan cennete yerleştirecektir. Çünkü Allah gafurdur, rahimdir (affı, merhamet ve ihsanı boldur).
103 – Onların mallarından zekât al ki, bununla onları temizleyesin ve arındırasın.
Onlar için dua da et. Çünkü senin onlar lehine duan, onlar için büyük bir huzur ve tatmin kaynağıdır. Allah her şeyi hakkıyla işitir, bilir.
104 – Bilmediler mi ki: ancak Allah, kullarının tövbelerini kabul eder, zekât ve bağışlarını alır.
Tevvab ve rahîm (tövbeleri kabul buyuran ve pek merhametli) olan da ancak Allah’tır.
İsra-26-27 – Yakınlarına, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver, sakın saçıp savurma. Çünkü savurganlar şeytanların kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür.
Meryem-31 – “Nerede olursam olayım beni kutlu, mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe bana namazı ve zekâtı farz kıldı.”
54 – Kitapta İsmâil’i de an. Gerçekten o, verdiği sözü yerine getiren biri idi. Resul ve nebî idi. Hz. İsmâil, Hz. İbrâhimin oğlu ve Hz. Peygamberin(A.S.) büyük dedesidir.
55 – Halkına namazı ve zekâtı tavsiye ederdi. Rabbinin râzı olduğu biri idi.
Enbiya-73 – Onları buyruklarımızla insanlara doğru yolu gösteren önderler yaptık.
Kendilerine hayırlı işler işlemeyi, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar yalnız Bize ibadet ederlerdi.
Hacc-41 – Onlar öyle mükemmel insanlardır ki şayet kendilerine dünyada hakimiyet nasib edersek namazlarını hakkıyla ifa eder, zekâtlarını verir, iyi ve meşrû olanı yayar, kötülüğü önlerler.
Bütün işlerin âkıbeti elbette Allah’a aittir.
Bu âyet, özellikle iktidarı ellerinde bulunduran müslümanların yaşayışlarında intizam ve istikametin gerekliliğini ifade etmektedir. Namaz ve zekât görevlerinin hemen ardından iyiliği yayma, kötülükleri önleme görevine yer verilmesi, toplumun ahlâk ve nizamını koruyup geliştiren yöneticilerin üstün değerlerini ifade etmektedir.
78 – Allah yolunda gereği gibi cihad edin. Sizi insanlar içinde bu emanete ehil bulup seçen o’dur. Din konusunda, size hiçbir zorluk da yüklemedi. Haydin öyleyse babanız İbrâhim’in milletine ve yoluna! Bundan önce de, bu Kur’ân’da da, size müslüman adını veren O’dur. Ta ki Resul size şahid olsun, siz de diğer insanlar nezdinde Hakkın şahitleri olasınız. Haydi namazı hakkıyla ifa edin, zekâtı verin ve Allah’a sımsıkı bağlanın. O sizin biricik mevlanız, efendinizdir. Ne güzel mevla ve ne güzel yardımcıdır O!
Mü’minûn-60 – Rab’lerine döneceklerine inandıklarından kalpleri titreyenler, O’nun yolunda mallarını harcayanlar.
61 – Evet, işte onlardır hayırlara koşanlar ve o işlerde öne geçenler.
Nur-36-37 – O nûra, Allah’ın yükseltilmesine ve içlerinde kutlu isminin zikredilmesine izin verdiği evlerde (mescidlerde) kavuşulur. Oralarda, sabah akşam O’nun şanını yücelterek tenzih eden öyle yiğitler vardır ki, ne ticaretler, ne alım ve satımlar onları Allah’ı zikretmekten, namazı hakkıyla ifa etmekten, zekâtı vermekten alıkoymaz. Onlar kalplerin ve gözlerin dehşetten halden hale döneceği, alt üst olacağı bir günden endişe ederler.
Âyetteki “evler” mescitler olarak tefsir edilmekle beraber aynı zamanda “müminlerin evleri” diye de tefsir edilir. Hatta bazı müfessirler bu ikinci izahın ağır bastığı kanaatini taşırlar (Tefhimu’l-Kur’ân). Zira İslâmda ibadet mâbedlerle ve ruhban sınıfı ile sınırlı değildir.
56 – Öyleyse ey müminler, siz namazı hakkıyla ifa etmeye devam edin, zekâtı verin, Peygambere itaat edin ki merhamete mazhar olasınız.
Neml-3 – O müminler ki namazı hakkıyla ifa eder, zekâtı verir ve âhirete kesin olarak iman ederler.
Rum-39- Insanlarin mallari içinde artsin diye verdiginiz faiz, Allah yaninda artmaz. Allah’in rizasini dileyerek verdiginiz zekata gelince, iste onlar, mallari kat kat artmis olanlardir.
Lokman-4 – Onlar namazı hakkıyla ifa ederler, zekâtı verirler, âhirete de tam olarak iman ederler.
5 – İşte onlardır Rab’lerinden bir hidâyet üzere olanlar ve işte onlardır felah bulanlar.
Ahzab-33 – Hem vakarla evinizde durun da, daha önceki Cahiliye döneminde olduğu gibi süslenip dışarı çıkmayın, namazı hakkıyla ifa edin, zekâtınızı verin, hülasa Allah ve Resulüne itaat edin.
Ey Peygamberin şerefli hane halkı, ey Ehl-i beyt!
Allah sizden her türlü kiri giderip sizi tertemiz yapmak istiyor.
Âyette geçen Ehl-i beyt, Resulullahın ev halkıdır. Yani ezvac-ı tahirat (eşleri), evlatları, damadı Hz. Ali ile torunları Hasan ile Hüseyin (r.anhüm) buna dâhildirler.
35 – Allah’a teslim olan erkekler ve teslim olan kadınlar,
İslâm dinine iman eden erkekler ve iman eden kadınlar,
Taate devam eden erkekler ve taate devam eden kadınlar,
Dürüst erkekler ve dürüst kadınlar,
Sabreden erkekler ve sabreden kadınlar,
Mütevazı erkekler ve mütevazi kadınlar,
Hayır yolunda infak eden erkekler ve infak eden kadınlar,
Oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar,
Irzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar,
Allah’ı çok zikreden erkekler ve çok zikreden kadınlar var ya,
İşte Allah onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
Fussilet-7 – Onlar ki zekât vermezler, âhireti de inkâr ederler.
Zâriyât-19 – (O müttakîler)Mallarında isteyenlerin ve yoksulların hakkını ayırırlardı.
Hadid-18 – Dini tasdiklerinin ifadesi olarak, hayır işlerinde mal harcayan erkekler, mal harcayan hanımlar ve Allah’a güzel bir ödünç verenlerin ödülleri kat kat artırılacak, ayrıca onlara değerli bir mükâfat da verilecektir.
Mücâdele-12 – Ey iman edenler! Şayet Resulullah ile başbaşa görüşmek isterseniz, bu özel görüşmeden önce bir sadaka verin.
Böyle yapmak sizin için daha hayırlı, şaibeden daha uzak, günahlarınızı temizleme yönünden daha uygun bir davranış olur. Eğer buna imkân bulamazsanız Allah sizi muaf tutar, çünkü Allah gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur).
Hz. Peygambere birçok kişi özellikle zenginler, fısıldaşarak isteklerde bulunuyorlar, o da sıkılmasına rağmen nezaketi sebebiyle reddedemiyordu. Daha sonra bu âyet indirildi. Bu sadaka emrinde, ihtiyaç cihetlerini gözetme, böylesi görüşme taleplerinde aşırılığı önleme, halislerle halis olmayanları ayırd etme gibi hikmetler vardır. Emir sîğasının burada vücub veya mendubiyet ifade ettiği şeklinde farklı görüşler vardır. “Eğer buna imkân bulamazsanız” cümlesi, ikinci ihtimali kuvvetlendirmektedir. Nitekim gelecek 13. âyet de bu ihtimali pekiştirmektedir. Hz. Peygamber ve yakın akrabalarına sadaka haram olduğundan, bu sadakanın muhtaçlara ulaştırılması söz konusu idi.
13 – Özel görüşmeden önce sadaka vermeniz halinde fakir düşeceğinizden mi korktunuz?
Size emredilen bir tasadduku yapmadığınıza göre, Allah da sizi bundan muaf tuttu.
Artık namazı hakkıyla ifa edin, zekâtı verin, Allah’a ve Resulüne itaat edin. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Münâfikûn-10-11 – Sizden birinize ölüm gelip çatmadan önce, size nasib ettiğimiz imkânlardan Allah yolunda harcayın!
Ölüm gelip çatınca: “Ya Rabbî, az mühlet ver bana, bak nasıl hayırlar yapacağım, tam takvâ ehlinden olacağım!” diyecek olsa da, Allah vâdesi gelen hiçbir kimsenin ecelini ertelemez. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.
Meâric-24-25 – Onlar o kimselerdir ki mallarında isteyen ve yoksun olanların haklarını ayırırlar.
26 – Onlar hesap gününü tasdik ederler.
27 – Onlar Rab’lerinin cezasından korkarlar onlar.
Müzzemmil-20 – Senin Rabbin, gecenin bazan üçte ikisine yakın bir kısmını, bazan yarısını, bazan üçte birini ibadetle geçirdiğini, senin yanında yer alan müminlerden bir cemaatın da böyle yaptığını elbette biliyor. Gece ve gündüzü yaratıp sürelerini ölçen Allah’tır. O sizin bu gece ibadetini gözetemeyeceğinizi bildiği için, lütuf ve merhametiyle size yeniden bakıp muaf tuttu. Artık Kur’ân’dan kolayınıza gelen miktarı okuyun. Allah bilmektedir ki aranızda hastalananlar olacaktır. Kimileri Allah’ın lütfundan nasiplerini aramak için yol tepecek, dünyanın çeşitli yerlerinde dolaşacaklardır. Bazıları Allah yolunda muharebe için sefere çıkacaklardır. Haydi artık Kur’ân’dan, kolayınıza gelen miktarı okuyun.
Namazı hakkıyla ifa edin, zekâtı verin ve bir de Allah’a güzel ödünç takdim edin. Unutmayın ki kendi iyiliğiniz için âhirete hazırlık olarak her ne gönderirseniz mutlaka onu Allah’ın nezdinde bulursunuz. Hem daha üstün ve daha hayırlı, mükâfatı kat kat artmış olarak! Allah’tan mağfiret dileyin. Muhakkak ki Allah gafurdur, rahîmdir (affı, merhamet ve ihsanı boldur).
Bu âyet, sûrenin başındaki gece kıyamını tekrar ele alıp, daha önce farz olan gece namazını, hafifletip sünnet yani nafile ibadete dönüştürmektedir. Dolayısıyla bu âyetin, ilk hükmü neshettiği söylenir. Nesheden bu 20. âyetin Medinede mi, Mekke’de mi nâzil olduğu konusunda farklı görüşler varsa da, kuvvetli ihtimale göre Medinede inmiştir. Savaşma izni ve zekât emri, bu ihtimalin karinelerindendir. Bu âyetin hepsi değilse de en azından bir iki cümlesi Medine’de inmiş olmalıdır. Hicretten az önce Mekke’de beş vakit namaz farz kılındıktan sonra, akşam ve yatsı namazları, gece ibadetinin bir parçası olarak kalmış ve teheccüd namazının vaciplik hükmü nâfileye çevrilmiştir.
Leyl-5 – Malını Allah yolunda harcayıp O’na saygı duyarak haramdan sakınan
6 – O en güzel kelimeyi (kelime-i tevhidi) tasdik eden kimseyi.
7 – Biz de en kolay yola muvaffak ederiz.
8 – Cimri davranan, bir de kendini güçlü sanıp Allah’tan müstağni gören
9-10 – O en güzel kelimeyi (kelime-i tevhidi) yalan sayanı ise, en güç yola sardırırız.
15-16 – O ateş ki dini yalan sayan ve ona sırtını dönenden başkası oraya girmez.
17-18 – Ama Allah’a karşı gelmekten çok sakınan ve gönlünü arındırmak için Allah yolunda mal harcayan ise ondan uzak tutulur.
19 – O, verdiğini kendisine yapılan bir iyiliğin karşılığı olarak vermez. Verdiğinden ötürü hiç kimseden mükâfat da beklemez.
20 – Sadece ve sadece yüce Rabbini razı etmek ister.
21 – Kendisi de ukbada elbet hoşnut olur.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.